XVII. YÜZYILDA KAHİRE

Evliya Çelebi’nin Seyahatinden Bir Medeniyet Vizyonu

XI/XVII. asrın kültür dünyası, İslam kültür dünyasının çok önemli iki yüzü olan Hacı Halife adıyla maruf Kâtip Çelebi ve Osmanlı döneminin meşhur seyyahlarından Evliya Çelebi’ye tanıklık etti. Aslında bu asır, araştırmacılar tarafından büyük önem atfedilen bir asır değildi. Yakın zamana dek, XVII. yüzyıl, İslam medeniyetindeki çöküş devresinin başlangıcı olarak nitelendirilirdi. İşte bu iki müellif, İslam medeniyetinin o yüzyıldaki canlılığını göstermek için ansiklopedik eserler ortaya koydular1 . Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi (ölm. 1093/1682), XVII. asrın bariz şahsiyetlerinden biri kabul edilir. Onun şöhreti, kırk yıl süreyle Osmanlı’nın Asya, Afrika ve Avrupa’daki vilayetlerine yaptığı seyahatlerinden kaynaklanır. O, bu seyahatleri on ciltlik Seyahatname adıyla bilinen kitabında toplamıştır. Bu kitabın, Evliya Çelebi’yi XVII. yüzyıl İslam dünyasındaki en önemli ve genel itibarıyla da seyahatler tarihi içerisinde en büyük seyyahı kılan tarihi ve edebi değeri vardır. Evliya Çelebi’nin seyahatleri, sadece sıradan bir yolculuk değildir aksine edebiyat, coğrafya, bayındırlık ve dil alanlarında birçok bilgileri ihtiva eder2 . Kâtip Çelebi, Seyahatlerinde, tüm zenginlik ve çeşitliliğiyle, Osmanlı devleti içindeki geniş coğrafi alanlar üzerinde yaşanan sosyal hayatı ortaya koyar3 . Bu seyahatinin X. cildi, Mısır, Sudan ve Habeşistan’a yaptığı gezileri kapsar. Bu cilt, seyahatinin en büyük parçası ve zaman açısından en uzun bölümdür. Kendi ifadesine göre, Evliya Çelebi, Mısır seyahatine 7 Safer 1083/Nisan 1672’de başladı ve sekiz yıl burada kaldı. Evliya Çelebi, değerli kitabı Seyahatname’sini yazarken şahsi izlenimlerine, duyduğu hikayelere, tuhaf hadiselere, gördüğü kayıt ve defterlere dayanmıştır. Seyahati, rakamlar ve istatistiklerle doludur. Kaynaklarına, seyahatlerinin bazılarında değinirken bazılarında hiç söz etmemiştir. Kanımızca, Evliya Çelebi’nin Mısır seyahati, XVIII. yüzyıl sonunda Fransa’nın Mısır seferiyle buraya gelen âlimlerin yazdıkları Mısır’ı anlatan bir kitaptan daha az öneme sahip değil. Sonuçta her ikisi de, birbiri ardına gelen yüzyıllarda Mısır hakkında ansiklopedik bir çalışmayı temsil ediyor. Birincisi bir Osmanlı aydınının ilk kez ortaya koyduğu bir eser, diğeri Fransa’nın Mısır seferiyle buraya gelmiş âlimlerinin kaleminin ürettiği bir eser. Evliya Çelebi’nin kültürü ile Fransız yazarlarının kültürü arasındaki farklılıkları, aynı zamanda her ikisinin kitabı yazmaktaki amacı da göz önünde tutmak gerekir. Bu seyahatin Mısır’a ait bölümü, Mısır’a ve Mısır’ın Osmanlı Devleti’ndeki konumuna, aynı zamanda Kahire’nin, Osmanlı Devleti içindeki siyasi ve medeni önemi açısından başkent İstanbul’dan sonra ikinci şehir vasfı taşıması nedeniyle statüsüne yaraşır tarzda hazırlanmıştır. Evliya Çelebi, Mısır’a olan tutkusunu gizlemez. Çünkü Mısır “Ümmü’d-Dünya (Dünyanın Anası)”dır. Bu gayet doğaldır. Zira Mısır, bilinmeye ve keşfedilmeye layık şaşırtıcı ve harikalar diyarı bir ülkedir. Evliya Çelebi, kendisinden önce Mısır’a seyahat edenler arasında Osmanlı idaresi dönemindeki Mısır’ın İslam medeniyetine ışık tutan yönlerini göstermeye çalışan tek seyyah sayılır. 

 1 Ekmeleddin İhsanoğlu, Kâtib Çelebi ve Kitabı Süllemü’l-vûsul ilâ tabakâti’l-fuhûl, Süllemü’l-vusûl’ün giriş kısmı, Edit. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 2010, s. 29. 2 Günay Kut, Anadolu’da Türk Edebiyatı, Osmanlı Tarihi ve Medeniyeti Tarihi, edit. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999, c. 2, s. 77. 3 Ekmeleddin İhsanoğlu, a.g.e, mukaddime, s. 29. 

 Çeviri: Veysel Bulut 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Dünya Haberleri