"Uluslararası İdlib Konferansı"

"Uluslararası İdlib Konferansı"

ABD Dışişleri Bakanlığının Suriye Angajmanı Konusunda Kıdemli Danışmanı Richard Outzen: - "Türkiye'nin kötü bir anlaşmaya razı olacağı gibi bir olasılık görmüyorum, kaosa sebebiyet verecek bir anlaşmaya 'evet' diyebileceğine sıfır şans veriyorum. Batı dün

İSTANBUL (AA) - ABD Dışişleri Bakanlığının Suriye Angajmanı Konusunda Kıdemli Danışmanı Richard Outzen, "Türkiye'nin kötü bir anlaşmaya razı olacağı gibi bir olasılık görmüyorum, kaosa sebebiyet verecek bir anlaşmaya 'evet' diyebileceğine sıfır şans veriyorum. Batı dünyasının bunu bilmesi lazım ve bu oyunda mutlaka Türkiye'nin yanında yer alması lazım." dedi.

Outzen, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen "Uluslararası İdlib Konferansı" kapsamında gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Aylin Ünver Noi'nin yaptığı "İdlib Krizinin Jeopolitiği" başlıklı oturumda konuştu.

İdlib'de rejimin hava saldırısında hayatını kaybeden şehitler için Türkiye'ye Türkçe baş sağlığı dileyen Outzen, olaydan ABD olarak büyük üzüntü duyduklarını söyledi.

Türkiye ile ABD arasında birtakım noktalarda farklılıklar olsa da Suriye ve İdlib konusunda hedeflerin örtüştüğünü vurgulayan Outzen, "Türk-Amerikan ilişkilerinin boyutunu çok güzel örnekleyen bir konu, Suriye ve İdlib. Türkiye'nin İdlib konusunda onurlu duruşu, çok önemli şeylere mal oluyor. Milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor ama Türkiye belli bir çizgi çizdi artık. Çünkü daha fazla mülteci kaldıramıyor. Siyasi, diplomatik ve askeri olarak Türkiye her açıdan en iyisini yapmaya çalışıyor. Şam rejiminin kendi halkına zulmün askeri çözümle çözülemeyeceğini Türkiye de çok iyi biliyor." diye konuştu.

Outzen, Rusya, İran ve Esed ile ABD ve Türkiye'nin de dahil olduğu Avrupa ülkelerinin amaçlarının hiçbir şekilde örtüşmediğini ifade etti.

Suriye'de tek çözümün siyasi olacağına vurgu yapan Outzen, şöyle devam etti:

"Türkiye, tek başına bölgede Batılı değerleri koruyor, mültecileri koruyor, Suriye'deki muhalefeti desteklemeye çalışıyor, askeri bir oldu bittiyi engellemeye çalışıyor, İdlib halkının çıkarlarını savunuyor. Yani Batı dünyasının yapmak istediğini, Türkiye tek başına yapıyor. İdlib halkının katledilmesine, Hizbullah, İran güçlerinin milisleri öldürmesine engel olmaya çalışıyor. Esed ve onu destekleyen Rusya, Batı'da özellikle Türkiye aracılığıyla sivillerin korunması konusunda ciddi bir irade görüyor. Suriye halkının şu ana kadar mağduriyet yaşayanların da dahil olacağı, parçası olacağı bir siyasi çözüm şart."

İdlib'in Suriye muhalefeti için öneminin çok büyük olduğunu anlatan Outzen, "Muhalefet, askeri yeteneklerini ortaya koyarak Türk desteğiyle birlikte rejime karşı durmaya çalışıyor. Bunu göz ardı edemeyiz. Siyasi anlamda bu önemli bir olgu. Tabii ki Türkiye, silahlı muhalefetin önemli bir destekçisi ama birkaç haftadır gördüğümüz gibi Suriye rejimi oldukça zayıf ve Hizbullah adam gücü ve Rus rejimin hava saldırları sayesinde yaptıklarını yapabiliyor. Kendi başına yapabileceği bir şey değil. Dolayısıyla Suriye'de meşru bir aktör olarak göremeyiz rejimi. Siyasi muhalefetin meşruiyeti aynı zamanda İdlib'in savunması açısından çok önemli." ifadelerini kullandı.

- "Rejimin zafere ulaşması gibi bir olasılık söz konusu değil"

Outzen, Esed rejiminin İdlib'de insan öldürerek zafer ilan edemeyeceğini söyleyerek, "Esed rejiminin hiçbir ödün vermeden 2024'e kadar istediği zafere ulaşması gibi bir olasılık artık söz konusu değil." dedi.

Türkiye'nin bölgesel ve küresel önemi, sınırların korunmasındaki yeri, muhteşem askeri yetenekleri, operasyonel gücü ve teknolojisi olduğunu aktaran Outzen, "Bu sayede çeşitli tehditlere karşı kendisini korumaya çalışıyor. Bu bölgede devletlerin özellikle provokasyon ve saldırılara karşı kendilerini korumaları çok önemli. Türkiye şu ana kadar Suriye'de meydana gelenler karşısında bu yeteneklerini kullandı ve çok güvenilir adımlar atarak bunu yaptı." diye konuştu.

Outzen, Türkiye'nin Suriye'de kötü bir anlaşmaya imza atmayacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin kötü bir anlaşmaya razı olacağı gibi bir olasılık görmüyorum, kaosa sebebiyet verecek bir anlaşmaya 'evet' diyebileceğine sıfır şans veriyorum. Batı dünyasının bunu bilmesi lazım ve bu oyunda mutlaka Türkiye'nin yanında yer alması lazım. Jeopolitik anlamda kırmızı çizgilerini savunabilecek bütün yeteneklere sahip olduğunu, Türkiye bir kere daha gösterdi. İtidallı hareket ediyor, hiçbir şekilde ani kararlar almıyor. Türkiye'nin bu konudaki duruşundan dolayı takdirlerimi ifade etmek istiyorum. Batı ve Rusya ekseninde bunu yapmaya çalışıyor. Türkiye'nin Batı ile ittifakı, Suriye'den dolayı ciddi testlere tabi tutuldu. En güvenli yol Türkiye'nin Batı'ya ait olduğu fikrinin güçlendirilmesidir. Jeopolitik açıdan Türkiye'nin Batı ile yakın olması ve her zaman Batı'nın bir parçası olduğunun vurgulanması çok önemli. Şu anda bunu daha da iyi anlıyoruz. Ruslar her zaman böyleydi. Bu düzeni bozmaya yönelik çabaları olmuştur. Sadece Batı için değil insanlık için maalesef bunu yapmışlardır ve Rusya, Türklerin dostu değildir. Bu hep böyleydi. Bence sözümüzün eri olmalıyız."

- "Uluslararası toplumun yapması gerekeni Türkiye yaptı"

Hudson Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Mike Doran ise 11 Eylül sonrasında ABD'deki ulusal güvenlik elitlerinin dostların desteklenmesi düşmanların cezalandırılmasını gerektiğini unuttuklarını söyledi.

Orta Doğu'da Sünni radikalizmini engelleme düşüncesinin son dönemde ABD'nin stratejik doktrini haline geldiğini anlatan Doran, "Bunun dışındaki mücadeleleri, örneğin İran tehdidini ve benzeri şeyleri unutmuş gibiler. Bu bir sağ sol konusu hiç değil. Bu özellikle eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde zirve yaptı. O dönemde DEAŞ ile mücadele her şeyin önüne geçti. Bundan dolayı geleneksel müttefiklerimizden olan Türkiye'den uzaklaştık maalesef. Burada birçok kişinin farkında olduğu gibi PKK/PYD konusu var. Bu terör grupları DEAŞ'le mücadelede kullanıldı. Washington'da bazı çevreler, ABD'nin aldığı bu kararı anlıyorlar. Bu bir hesaplamaydı. Bu hesaplama sonucunda PYD'yi Türkiye'ye karşı destekleyecektik ama bu çevreler çok küçük. ABD-Türkiye ilişkileri özellikle bu dönemde kötüleşti. Aslında şimdiye kadar hiç bu kadar kötüleşmemişti." diye konuştu.

Doran, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin bozulmasından sonra ABD ve NATO'ya biraz baskı yaparak Rusya ile yakınlaştığını, ABD'nin ise Türkiye ile müttefikliğinin ne kadar önemli olduğunu anladığını vurguladı.

İdlib krizinde uluslararası toplumun yapması gerekeni Türkiye'nin yaptığını ve Washington'ın kabullenmekte zorlandığını dile getiren Doran, "Türkiye, İdlib'de insanı bir iş yapıyor. Diğer büyük güçlerle baş ediyor. İran işin içinde. Bölgeyi istikrara kavuşturmak için Türkiye uğraşıyor. Bu argümanı Washington'da kabul ettirmek zordu ama artık kolaylaşıyor. Aslında ABD-Türkiye ilişkilerini önemseyen herkes herhalde son birkaç aydır olanların farkındadır. ABD ulusal güvenlik elitlerinin aklında soru işaretleri oluşmaya başladı. 'Türkiye İran'ın müttefiki, Türkiye Putin'ın müttefiki' diyen kişiler hala var ama bu çok büyük bir saçmalık. Türkiye için bu artık söylenemez. Bunun değişmesi için uzun bir süreç var ama ışık görünüyor. Başkan Trump, Türkiye ile ilişkileri önemsiyor. Bazı adımlar atacağını düşünüyorum. Attığı adımların da siyasi yansımaları olur." şeklinde konuştu.


"Uluslararası İdlib Konferansı"

"Uluslararası İdlib Konferansı"

"Uluslararası İdlib Konferansı"

Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 100 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler