TBMM Başkanı Şentop, 27. Dönem 2. ve 3. yasama yıllarını değerlendirdi: (4)

TBMM Başkanı Şentop, 27. Dönem 2. ve 3. yasama yıllarını değerlendirdi: (4)

"Kadına şiddet konusunda Türkiye çok adım attı. İstanbul Sözleşmesi'nin de buna katkısının olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda sözleşmeden çıkmayı zorunlu kılan bir durum olduğu kanaatinde değilim"- "FETÖ esasen siyaset içinde iktidar olmayı değil de Türkiye

TBMM (AA) - TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Türkiye'nin kadına şiddet konusunda çok adım attığını ve İstanbul Sözleşmesi'nin de buna katkısının olduğunu düşündüğünü ifade ederek, "Sözleşmeden çıkmayı zorunlu kılan bir durum olduğu kanaatinde değilim." dedi.

27. Dönem, 2'nci ve 3'üncü yasama yıllarına yönelik değerlendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şentop, erken seçim ile ilgili tartışmaların, sistem değişikliğinin farkında olmayan kişilerce üretildiğini söyledi.

Şentop, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir özelliğinin de erken seçimi çok zorlaştırması olduğunu belirterek, bunun parlamentonun nitelikli çoğunluğu olan 5'te 3 milletvekilinin kararıyla ya da Cumhurbaşkanının kararıyla alınabileceğini kaydetti.

"Cumhurbaşkanı niye bu kararı alsın?" diyen Şentop, "Eğer Cumhurbaşkanı önünde iki yıl varken tekrar aday olup bu kararı alacaksa halk kendisine, 'İki yılın zaten vardı, neden kendi süreni kısaltıyorsun' diye sormaz mı? Bunları erken seçim tartışmalarının abesliğini anlatmak için söylüyorum. Erken seçim kararı alabilmek hukuken mümkündür fakat çok çok zordur. Yeni sistemin özelliği blok halinde 5 yıllık bir dönemi kullanmasıdır. Bu temel üzerinden hareket eder yeni sistem. Yaşanan tartışmalar Türkiye'de bir sistem değişikliği olduğunun tamamen farkında olmayan kesimlerce yapılan abes tartışmalardır." diye konuştu.

TBMM Başkanı Şentop, FETÖ ile mücadelenin hukuk düzeni içerisinde yürütüldüğünü vurguladı.

Türkiye'de iddia edildiği üzere siyasi ayakla ilgili sürecin farklı yürütülmesini isteyenlerin, "Bunu savcılar, hakimler, mahkemeler yapmasın, Mecliste araştırma önergesiyle yapalım." diyenlerin olduğunu ifade eden Şentop, şunları söyledi:

"Peki askeri ayak, TSK'deki ayak, emniyetteki ayak Meclisteki komisyonlar aracılığıyla mı çözüldü? Siyasi ayakla ilgili süreci neden yargının yürütmesini beklemiyoruz? FETÖ'nün ne ayağı varsa, bugüne kadarki süreci yargı nasıl yürüttüyse siyasi ayakla ilgili de bırakın savcılar yürütsün. Bir şekilde siyasetin bir tarafında bulunup da mahkum olanlar, soruşturulanlar var. Müsade edelim, diğerleri gibi bunu da yargı yürütsün. FETÖ'nün siyasette bağlantılı olduğu hususlar mutlaka vardır ama 'TSK içinde, emniyet içinde, yargı içinde olduğu gibi ve olduğu kadar siyasette de bunlar vardır' diye düşünürsek hata etmiş oluruz. Çünkü FETÖ'nün yapılanması ve faaliyet şekli siyaset içerisinde bir faaliyet, bir siyasi faaliyet değil. Böyle olmuş olsa gider bir parti kurarlar. Ya da bir siyasi parti bütününe entegre olup bir çalışma yürütürlerdi."

"Türkiye'de 1961 Anayasası döneminin yürürlüğe girmesiyle başlayan bir süreç var. 27 Mayıs'la beraber ortaya çıkan bir tablo bu. Tabiri caizse iktidar alanı ikiye ayrılmış. Bir siyasi seçimle gelen iktidar alanı var, bir de seçime ihtiyacı olmayan bir iktidar alanı var." diyen Şentop, şöyle devam etti:

"Bizim vesayetçi yapı dediğimiz yapı işte bu. Seçimle oluşan iktidar; hükümet, bakanlar, vesaire bir iktidar var. Gerçek iktidar bu mudur, yoksa bürokratik iktidar mıdır? Bu tartışmalar 1960'lı yılların ortalarından itibaren var. Siyasi partiyi savunan, 'milletin önüne çıkalım, programımızı sunalım, desteğini alalım ve Türkiye'yi öyle yönetelim' diyenler var ama 'arkadaş seçimi kazansan da hükümet olsan da ülkeyi sen yönetemiyorsun. Esas iktidar bürokratik iktidardır. Yargı içinde, üst bürokrasi içinde, TSK içindeki yapılar esas kararı alıyor. Gerçek iktidarı elde etmeliyiz' deyip 9 Mart'ta darbe için hazırlık yapan ekip, bu ekip. FETÖ esasen siyaset içinde iktidar olmayı değil de Türkiye'de gerçek ve kalıcı iktidar olarak görmüş olduğu bürokratik iktidarı, yargı iktidarını, silahlı kuvvetler içindeki iktidarı ele geçirmeyi hedefleyen bir yapıdır. Siyasetle alakası şöyle olmuştur; kim iktidar olacaksa, olabilecekse onunla yakın ilişki içinde bulunmak şeklinde olmuştur. FETÖ önemli elemanlarını bir siyasi parti içerisine koyarsa o siyasi partiyle yakınlığı sebebiyle o partinin iktidar olmaması durumunda kaybedecektir. O ise her zaman kim iktidar olursa olsun kazanmayı hedefleyen bir yapıdır. Dolayısıyla onun bürokrasiyi ele geçirme hedefi vardır ama siyaseti ele geçirme hedefi yoktur. Bu işi yargıya bırakalım. Bu hain terör örgütü ile bir şekilde bağlantısı olan, onun suç işleme iradesi çerçevesinde eylemlerine iştirak eden kim varsa er ya da geç ortaya çıkacak ve gerekli cezayı alacaktır. Son FETÖ'cü temizlenene kadar bu mücadele devam edecektir."

Şentop, tüm partilerin desteğiyle Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağını ortadan kaldıran önemli bir yasal düzenleme yaptıklarını anımsatarak, milletvekillerine teşekkür etti.

- İstanbul Sözleşmesi tartışmaları

TBMM Başkanı Şentop, İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin tartışmalar konusundaki soru üzerine, bu konudaki değerlendirmeyi TBMM Başkanı olarak değil akademisyen kimliği ile yapmayı tercih ettiğini söyledi.

Türkiye'de birçok tartışmanın ölüm kalım tartışması haline getirildiğine işaret eden Şentop, bu şekilde konuların içinden çıkılamayacağını, meselelerin daha soğukkanlı ve objektif şekilde tartışılmasının doğru olacağını dile getirdi.

Siyaset, futbol ve dinin herkesin uzmanlık alanı gibi göründüğünü ifade eden Şentop, şunları kaydetti:

"Bir futbolcu topa sol ayağı ile vurduğu için sonuç alamadı, acaba sağ ayağı ile vursaydı sonuç alınabilir miydi? Bu tartışma içinden çıkılmaz bir tartışma ama üzerinde saatlerce konuşulabilir çünkü ölçüsü, kriteri yok. Siyaseti böyle yapmamalıyız. Siyaseti bence somut kriterler, ölçülebilir şeyler üzerine oturtmamız lazım. Diyelim ki kadın cinayetleri arttı. Bunun sebebi İstanbul Sözleşmesi midir? Bunu nasıl ispat edebiliriz? Eğer öyleyse hakikaten o sözleşmenin üzerine gidelim. Ya da 'toplumsal yapımıza, aile kurumumuza bu sözleşme zarar veriyor'. Var mıdır, yok mudur? Varsa ne kadar vardır, miktarı, ağırlığı nedir? 9 sene önce imzalanmış bir sözleşmeden, insanların kalkıp da birbirine sövecek kadar tartışmayı bir noktaya taşımasını da ayıp ve yakışıksız buluyorum."

AK Parti iktidarlarında kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik birçok adım atıldığını vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:

"Bu İstanbul Sözleşmesi ile bağlı bir husus değil. Hukuki düzenlemelerle beraber fiziki şartlarla ilgili düzenlemeler yapılmıştır. 'Sözleşme kalkarsa kadına şiddet artar' ya da 'sözleşme kalkmazsa kadına şiddet artar' ya da 'aile yapısı bozulur' demek yanlıştır. Etkisi var mıdır, yok mudur bunun tartışması yapılabilir. Uluslararası sözleşmelerin doğrudan bizim hukuk sistemimizde, uygulamamızda, sosyal hayatımızda bir etkisi yoktur.

Bu konuyla ilgili zaten kanun var. Dolayısıyla aksayan, itiraz edilen yönler varsa bunlar kanunda yapılacak değişikliklerle giderilebilir, uygulamada yapılacak değişikliklerle giderilebilir. İstanbul Sözleşmesi'nde Avrupa merkezli bir hak anlayışı var, paradigması var. Bunun içerisinde de kadın haklarıyla ilgili bir paradigma var. Bu paradigmanın bazı unsurları evrensel, buna itirazımız yok ama bazı unsurları ise Batı Avrupa'nın kültürel unsurları. Avrupa, bu paradigmayı evrensel bir paradigma olarak dayatıyor bütün dünyaya. Bu birçok uluslararası sözleşmeye, mahkeme kararlarına ve siyasi kararlara da yansıyor. Evrensel olan, bütün dünyanın ittifak edeceği hususlar üzerinde mutlaka mutabakat sağlanmalıdır. Ama Avrupa kültürünün yansıması olarak ortaya çıkan bazı hususların, gerek insan hakları gerekse kadın hakları bağlamında ayrıca tartışılması lazım."

Kadına şiddet konusunda Türkiye'nin çok adım attığına dikkati çeken Şentop, "İstanbul Sözleşmesi'nin de buna katkısının olduğunu düşünüyorum. İtiraz edilen, aksayan yönlerin olması halinde bunların kanunla ilgili mevzuatlar üzerinden değerlendirilebileceği kanaatindeyim. Bu anlamda sözleşmeden çıkmayı zorunlu kılan bir durum olduğu kanaatinde değilim. Akademisyen olarak kanaatim budur." dedi.

- HDP'li milletvekillerin dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezleke

Şentop, HDP'li iki milletvekilin dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezlekelerle ilgili soruyu yanıtlarken, Mecliste birçok dosyanın bulunduğunu, şiddet olayına ilişkin dosyanın farklı bir mahiyet taşıdığını söyledi.

Milletvekili arkadaşlarının da HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik'in yargılanmasının önünün açılması yönünde karar verdiğine dikkati çeken Şentop, "Yaşadığımız sosyal problemlerin sebepleri keşke uluslararası sözleşmelere ya da kanunlara bağlı olabilse de değiştirip çözebilsek. Bazı problemlerin birçok boyutu var. Kadına şiddet konusunun bir mazeretinin, gerekçesinin, sebebinin olabileceğini düşünen hiç kimse yoktur. Bu konuda kararlı bir mücadele yürütülmelidir. Kadına şiddet ayıptır. Sadece bizim değil birçok toplumun da ayıbıdır. Hukuk sistemimizin, devletimizin yapılması gerekeni en hassas şekilde yapması gerektiği kanaatindeyim. Sözleşmeler, kanunlar, bunların hepsi birer araçtır. Bunlardan hangisi ileri sonuç veriyorsa onu seçebiliriz." diye konuştu.

(Bitti)


TBMM Başkanı Şentop, 27. Dönem 2. ve 3. yasama yıllarını değerlendirdi: (4)

TBMM Başkanı Şentop, 27. Dönem 2. ve 3. yasama yıllarını değerlendirdi: (4)

TBMM Başkanı Şentop, 27. Dönem 2. ve 3. yasama yıllarını değerlendirdi: (4)

Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 441 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler