Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Sözcü İbrahim Kalın: (4)- "(Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi) Milletin konuştuğu, kararını verdiği, iradesini sandıkta yansıttığı, sistemin değiştiği bir dönemde tekrar tekrar bu konuyu açmak, 'Bundan dolayı Türkiye iyi yönetilmiyor' gibi birtakım söyleml

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili, "Milletin konuştuğu, kararını verdiği, iradesini sandıkta yansıttığı, sistemin değiştiği bir dönemde tekrar tekrar bu konuyu açmak, 'Bundan dolayı Türkiye iyi yönetilmiyor' gibi birtakım söylemler geliştirmek ülkemizin siyasi, sosyolojik, toplumsal gerçekleriyle bağdaşmamaktadır." dedi.

Kalın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan kabine toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili açıklamalarına dair soru üzerine Kalın, şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanlığı sistemi, parlamenter sistem konusu çok uzun uzun tartışıldı. Sayın Gül'ün bu konuda farklı bir görüşü olabilir. Diğer siyasi partilerin de bu konuda farklı değerlendirmeleri olabilir. Demokratik çoğunluk ve müzakereci demokratik kültür içerisinde bunu memnuniyetle karşılarız. Bir tartışma konusudur. Ama bu tartışma yapıldı. Referanduma gidildi ve bu yeni sisteme geçildi. Kendilerinin ileriye dönük böyle bir düşüncesi, böyle bir vaadi olabilir. Buna karar verecek olan milletin kendisidir. Cumhurbaşkanımız aslında kendi siyasi geleceği açısından, kendi siyasi partisinin geleceği açısından bir risk alarak 50 artı 1 gibi bir çıta koydu. Biz bu sisteme geçtik."

Ardından referanduma gidildiğini ve milletin bu sisteme geçilmesi yönünde irade beyan ettiğini hatırlatan Kalın, şu anda Türkiye'nin bu sisteme göre yönetildiğini vurguladı.

"Dolayısıyla bunu tartışmaya açabilirler. Kendilerinin ileride gücü yeterse böyle bir şey de yapabilirler." diyen Kalın, "Ama milletin konuştuğu, kararını verdiği, iradesini sandıkta yansıttığı, sistemin değiştiği bir dönemde tekrar tekrar bu konuyu açmak, 'Bundan dolayı Türkiye iyi yönetilmiyor.' gibi birtakım söylemler geliştirmek bizim ülkemizin siyasi, sosyolojik, toplumsal gerçekleriyle bağdaşmamaktadır." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, hem teorik hem pratik olarak kuvvetler ayrılığının en net şekilde ortaya konulduğu sistemin Başkanlık Sistemi olduğuna değinerek, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla bu değerlendirmeleri, ilkesel olarak sistemin tartışılmasından ziyade birtakım siyasi arayışların bir devamı niteliğinde görüyorum. Bu tartışmaları buraya çekmek suretiyle belki kendi siyasi müzakere yelpazelerini genişletmeye çalışıyor olabilirler. Bizim gündemimizde böyle bir sistem değişikliği söz konusu değil. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne göre bu ülke yönetilmektedir, millet bu konuda iradesini ortaya koymuştur. Bizim çabamız 2023 hedeflerine kenetlenmek suretiyle, bu tür suni gündemlerden uzak durarak, 2023 hedeflerine nasıl ulaşabileceğimize dair yoğun bir çabanın içerisinde olmaktır. Bizim siyasi, ekonomik, kültürel, bölgesel, diplomatik hedeflerimizin ne olduğu zaten Cumhurbaşkanımız tarafından en üst düzeyde her fırsatta ifade edilmektedir. Bu hedeflere kenetlenmek suretiyle, bu tür suni gündemlerden, asıl meseleyi saptıran konulardan uzak durarak yoğun bir şekilde bu hedeflere kenetlenmiş durumdayız."

- "FETÖ'nün Türk ordusuna girişi 2000'li yıllarda başlamadı"

Kalın, emekli Genelkurmay başkanlarından Hilmi Özkök'ün ordudaki FETÖ mensuplarına yönelik değerlendirmeleriyle ilgili soruyu ise şu şekilde yanıtladı:

"Elbette o dönemde böyle bir yasa olmadığı için uygulama buna göre yapılmıştır. Fakat o dönemin karmaşık yapısını da tekrar hatırlamakta fayda var. Bir dönem biliyorsunuz bu ülkede hiçbir ayrım yapmadan, sadece dini hassasiyetleri olduğu için yahut dini pratiği olduğu için birçok insanın sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinden değil, birçok kurumdan atıldığını, ayrımcılığa maruz bırakıldığını, haklarını ellerinden alındığını da hatırlamamız lazım. Dindar diye, eşi kapalı diye, kendisi namaz kılıyor diye, içki içmiyor diye geçmişte bunları yaşadık bu ülkede. FETÖ bu boşluğu kullanarak orduya da sızmış olabilir ama hatırlayın, FETÖ'nün Türk ordusuna girişi 2000'li yıllarda başlamadı, AK Parti döneminde başlamadı. Bu ta 70'li yıllarda başladı, 80'li yıllarda başladı. Şimdi bütün bu süreci gözardı edip, konuyu bir şekilde AK Parti'ye, Cumhurbaşkanımıza bağlamak da gene tarihi gerçeklerle bağdaşmıyor. O dönemde belli komuta kademelerine gelen askerler 2 yılda mı geldiler oraya, 3 yılda mı geldiler? Askeri okullara girdiler, buralarda eğitimler aldılar, o hiyerarşi içerisinde yükselerek kıdem kazandılar."

- FETÖ yapılanması

Ordudaki FETÖ yapılanmasının 3-5 yılda değil, 20-30 yılda gerçekleştiğine dikkati çeken Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O dönemde irticayla mücadele başlığı altında dindar insanlara dönük çok ağır baskıların uygulandığını hepimiz gördük. Sadece dindar insanlara karşı da değil, o dönemki devlet aklının, devlet zihniyetinin düşman olarak gördüğü, bölücü, ayrımcı, gerici vesaire diye gördüğü her kesime karşı. Kimi dini gruplara kimi etnik gruplara kimi siyasi gruplara karşı çok büyük baskıların yapıldığı dönemler de oldu. İnsanların en temel vatandaşlık haklarının ellerinden alındığı zamanlar da yaşandı. Bu irticayla mücadele başlığı altında o dönemde de yürütülen birtakım faaliyetler vardı ama o başlık altında bir sürü masum insanın da haksızlığa uğradığını biz pek çok defa gördük. Dolayısıyla bu fotoğrafı bir bütünlük içerisinde okumamız gerekiyor.

Yani birisinin kendi ana dilini konuştu diye bölücü ilan edildiği dönemler oldu, dinini yaşıyor diye gerici vesaire diye ilan edildiği dönemler de oldu. Hamdolsun geride kaldı. Bugün Türkiye'de kimse dini inancından, etnik kökeninden, konuştuğu dilden, yaşam tarzından, siyasi görüşünden, geldiği bölgeden dolayı ne bir kovuşturmaya uğrayabilir ne bir ayrımcılığa tabi tutulabilir. Bunun karşısında önce devlet sonra bu milletin akıl ve vicdan sahibi bütün bireyleri dimdik dururlar ve hamdolsun bu dönemde böyle olmuştur. Bu konuda da bizim en ufak bir tereddütümüzün bundan sonra da olmayacağını tekrar ifade etmek isterim."

- "Lavrov'a eksik ya da yanlış bilgi verilmekte"

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un İdlib ile ilgili Türkiye'ye yönelik sözlerinin anımsatılması üzerine Kalın, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Sayın Lavrov'un açıklamaları sahadaki gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan açıklamalar. Bunları geçen hafta gelen Rus heyetiyle de haritalar üzerinden açık ve net şekilde konuştuk. Belli ki Sayın Bakan'a eksik ya da yanlış bilgi verilmektedir. Şimdi onların iddiası, burada bunu da tavzih etmek isterim. Özellikle Hmeymim'de bulunan Rus askeri üslerine dönük saldırıların olduğu şeklinde. Bize birtakım rakamlar veriyorlar, şu kadar saldırı oldu, bu kadar drone saldırısı oldu. Biz onlara iki tane temel soru soruyoruz, bir, bu saldırılarda ölen var mı? Yok. İki, bu saldırılar Hmeymim bölgesine geliyorsa siz neden Halep'in doğusunda ve hemen Halep'in güneyinde bu kadar büyük askeri operasyon yapıyorsunuz?"

Hmeymim'in İdlib'in güneybatısında olduğuna işaret eden İbrahim Kalın, sözlerine şöyle devam etti:

"Bizim kuşatma altına alınan, taciz ateşine maruz kalan askeri gözlem noktalarımız ise İdlib'in güneydoğusunda. Arada çok büyük mesafe var. Rejimin son 6-8 aydır devam eden askeri harekatının çok büyük bir kısmı da Hmeymim bölgesinde. Yani İdlib'in güneybatısında değil İdlib'in güneydoğusunda ve özellikle de kuzeye doğru Halep bölgesinde gerçekleşiyor. Buradan Hmeymim'e herhangi bir saldırı vesaire söz konusu değil. Bunu bir bahane olarak kullandıkları çok açık anlaşılıyor. Bunu daha önce de kendilerine söyledik. Bu konuda uyarılarımızı da yaptık. Tekrar ediyorum, oradaki durumun korunması için Soçi mutabakatına derhal geri dönülmesi gerekiyor.

Biz askeri gözlem noktalarımızı bulundukları yerlerde muhafaza etmeye devam edeceğiz, onları sevkiyat ile tahkimat ile güçlendirmeye de devam edeceğiz. Burada teröristlerin korunması, teröristlerin bizim askeri gözlem noktalarımızı kullanarak Rus güçlerine bir saldırı yapması söz konusu değildir. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Oradaki harekat, rejimin yaptığı bu ihlaller sadece ve sadece daha fazla grupların radikalleşmesine, radikal olanların terörize olmasına hizmet edecektir. Bu gerçeği de gözden kaçırmasınlar. Bütün dünya da orada olup biteni açık ve net şekilde görüyor."

- Gazetecilerin yıpranma hakkı çalıştayda konuşulacak

Kalın, Anayasa Mahkemesinin gazetecilerin yıpranma hakkını kaldıran kararıyla ilgili soruya, şu yanıtı verdi:

"Bu çerçevede Bakanlık tabii ki bir çalışma yapacak. Özellikle ve basın meslek mensuplarının haklarının iyileştirilmesi konusunda İletişim Başkanlığımızın 1-2 hafta içerisinde bir çalıştayı olacak. İlgili bütün tarafları, paydaşları bir araya getirerek, bu konuyu detaylı şekilde ele alacak. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımızla da konuştum. Bu konuda bir çalışma yapacaklar. Basın mensuplarının herhangi hak mağduriyetine uğramaması için neler yapılabilir, bunları da detaylı şekilde görüşecekler. Yani önümüzde bir zaman dilimi var. Umarım bu süre içerisinde hem gazetecileri hem işverenleri hem kamuoyunu tatmin edici bir çözüme ulaşmak mümkün olacaktır."

Libya'da Hafter güçlerinin dün Trablus'a yönelik roketli saldırısının toplantıda gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine Kalın, "Bu konu gündeme geldi. Bir taciz ateşi oldu. İsabetsiz bir atıştı. Derhal misliyle ve fazlasıyla karşılık verildi. Bu dün gece gerçekleşen bir hadise, o yüzden bizim karşılık vermemizden sonra da durumun son derece sakin olduğunu ifade edebiliriz." cevabını verdi.

(Bitti)

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 95 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler