AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: (3)

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: (3)

"(Danıştayın Öğrenci Andı kararı) Bu meselenin bir milli kimlik tartışmasına dönüştürülmesi, Danıştayın ortaya koyduğu vesayet anlayışının örtülmesi ya da ıskalanması anlamına gelir"- "Milli kimlik kapsayıcı olmalıdır, kuşatıcı olmalıdır, kimseyi dışlamam

ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Danıştayın Öğrenci Andı kararına ilişkin, "Bu meselenin bir milli kimlik tartışmasına dönüştürülmesi, Danıştayın ortaya koyduğu vesayet anlayışının örtülmesi ya da ıskalanması anlamına gelir." dedi.

Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

"Danıştayın Öğrenci Andı'na ilişkin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Bekir Bozdağ'a atfen ifadeleri çok tartışıldı. Bu ifadelerini nasıl değerlendirirsiniz?" şeklindeki soruya Çelik, "Arkadaşlarımızın ilk attığı tweetler ve bununla ilgili yorumlar ortadadır. 4 ya da 5 arkadaşımız, ilgili Danıştay kararı çıktığı andan itibaren Bekir Bey, Adalet Bakanımız, Meclis Başkan yardımcımız, hukukçu arkadaşlarımız bu konuyla ilgili tweetlerini attı. Hemen hemen hepsinin yaklaşımı aynıdır. Yerindelik denetiminin bir vesayet olduğunu, bunun yerine hukuki denetim olması gerektiğini söylediler." yanıtını verdi.

Bunların içinde milli kimlik meselesi, Türklük meselesiyle ilgili herhangi bir açıklama veya beyanın olmadığına işaret eden Çelik, fakat birdenbire bu meselenin Türk milleti, Türklük kavramı, milli kimlik kavramı tartışmasına dönüştürüldüğünü, dönüştürülmeye çalışıldığını vurguladı. Çelik, şöyle konuştu:

"Bu meselenin bir milli kimlik tartışmasına dönüştürülmesi, Danıştayın ortaya koyduğu vesayet anlayışının örtülmesi ya da ıskalanması anlamına gelir. Esas meselemiz odur. Danıştayın ilgili dairesinin ortaya koyduğu bu vesayet anlayışına odaklanmamız, bunu tartışmamız gerekiyor. Hiçbir arkadaşımız bizim milli kimlikle ilgili, Türklükle ilgili bir tartışma açmadı. Onların bu yaklaşımından sonra birdenbire Danıştayın ilgili dairesinin bu vesayetçi kararı geri plana düştü, tartışma bambaşka bir yere gitti. Ama illa bu tartışmayı yapalım diyorsak, burada da bizim tutumumuz nettir. Hiç kimse Türklüğün kıymetini, Türk kimliğinin kıymetini, çalışkanlığın, doğruluğun kıymetini inkar etmez. Bizim şimdiye kadar ortaya koyduğumuz politikalar, Bilge Kağan ve Kül Tigin Anıtlarına, Cumhurbaşkanımızın başbakan olduğu zamandan itibaren verdiği önem, oradan bu tarafa kadar Türk coğrafyasındaki ilişkilere verdiği önem, bu konudaki yaklaşımımızı ortaya koymaktadır. Biz şöyle düşünüyoruz. Milli kimlik kapsayıcı olmalıdır, kuşatıcı olmalıdır, kimseyi dışlamamalıdır."

"Etnik kimliği ne olursa olsun Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak saydığım veya sayamadığım etnik kimliği ne olursa olsun hepimiz büyük Türk milletinin eşit parçalarıyız." ifadesini kullanan Çelik, herhangi birinin etnik kökeninden dolayı büyük Türk milletinin dışında sayılması gibi bir anlayışın bahsettikleri kapsayıcı kimlik anlayışı ile çelişeceğini vurguladı.

Kimliğin dışlayıcı, kırıcı, kimlik zedeleyici olmaması gerektiğine işaret eden Çelik, "Tam tersine kucaklamalıdır, tam tersine kapsayıcı olmalıdır. Sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının içerisinde de değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının dışarısında da bu kimliğin bu şekilde ifade edilmesi gerektiğini unutmayalım." şeklinde konuştu.

Ömer Çelik, kurucu lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çeşitli yerlerde de yorumlandığı gibi "Ne mutlu Türk olana." dememesinin, "Ne mutlu Türk'üm diyene." demesinin de bu kapsayıcı kimlik anlayışına yapılan bir vurgunun neticesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini, milli kimliğin bir etnik kimliğe indirilemeyeceğini vurguladı. Çelik, "Dolayısıyla birisi Türk milleti yaklaşımının bu bahsettiğim manada kapsayıcılığını savunuyorsa bu Danıştayın verdiği kararın bu manada savunulması herhangi bir şekilde mümkün değildir." değerlendirmesinde bulundu.

- "Yargısal vesayeti ıskalamayalım"

O dönemin şartlarında Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip'in bazı uygulamalarının bulunduğunu söyleyen Çelik, şöyle devam etti:

"Afet İnan'ın anılarında da vardır. Kendi kızları için yazdığı bir metni cebinden çıkarır ve bütün millet için bir ant haline getirir. Bu şahıs Reşit Galip, Türk siyasi tarihinin en şaibeli, kafatasçı figürlerinden bir tanesidir. İstiklal Mahkemesi yargıcıdır, İstiklal Harbi'nin kahramanları Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele'nin yargılandığı mahkemede üyelik yapmıştır. Milliyetçi arkadaşlarımız, bu literatüre hakim arkadaşlarımız çok iyi bileceklerdir, Türk ocaklarını kapatan şahıs da budur. Arkasından Darülfünun'u kapatmıştır. Türk ocaklarında Hamdullah Suphi'ye karşı yürüttüğü bir provokasyon vardır, bu herkesin hatıralarındadır. Darülfünun'u kapattığı gibi Zeki Velidi Togan gibi bir münevvere karşı zulmün altında bunun imzası vardır. O dönemin şartları içerisinde 1930'larda dünyada faşizm dalgası eserken bu şahıs bu andı, ezanın Türkçeleştirilmesini, Türk Ocaklarının, Darülfünun'un kapatılması gibi uygulamaları hep beraber yürürlüğe koyan bir şahıstır. Yani bu ruh ve çerçeve içerisinde ortaya çıkmıştır bu. Daha sonra da 1972'de tekrar kişisel bir tasarrufla değiştirilmiştir, bir kere daha zannediyorum kişisel tasarrufla değiştirildi. Dolayısıyla milletin ortak iradesiyle, milletin maşeri vicdanıyla tebellür etmiş bir şey değildir. Son derece yanlış bir hikayesi olan ve son derece yanlış bir atmosferde kurgulanmış bir şeydir. Şimdi bunu Türklüğün ya da milli kimliğin tartışılması haline getirmek bu bakımdan fevkalade sakıncalıdır. Biz burada yargısal vesayeti ıskalamayalım bu tartışma yoluyla.

Şunu da bilelim, eğer Türk milleti kavramını herhangi bir etnik kökene, dışlayıcı bir yaklaşıma indirirsek o zaman her zaman savunduğumuz tek vatan, tek devlet, tek millet, tek bayrak anlayışı büyük bir zarar görür. Etnik kökeni ne olursa olsun bütün vatandaşlarımız, büyük Türk milleti kavramının içindedir. Etnik kökene göre insanları etiketlemek olmaz. Bizim milli kimliğimiz çayın içinde erimiş şeker gibidir. Onu çay kaşığı gibi insanların gözüne sokarak yaşatmıyoruz. Çayın içinde erimiş bir şeker gibi günlük hayatımızda ananelerimizde, davranışımızda, siyasal tutumlarımızda ve her yerde bunu her gün görüyoruz. Milli kimlik, çayın içinde erimiş bir şeker gibi hayatın her alanına nüfuz etmiştir, herhangi bir şekilde çay kaşığı gibi insanların gözüne sokularak yaşatılan bir şey değildir, birtakım insanları dışlayarak yaşatılan bir şey değildir."

Parti Sözcüsü Ömer Çelik, milli kimliğin, Avrupa'da ulus devletlerin kurulmasından sonra devlet eliyle yaratılmış, ulus kavramının neticesi olarak ortaya çıkmış bir milli kimlik de olmadığının, tarihin içerisinden süzülerek geldiğinin, bedelinin ödendiğinin ve ve hak edildiğinin altını çizdi.

Milli kimliğin kaderdaşlığa, duygudaşlığa dayandığına işaret eden Çelik, "Kaderdaşlık ve duygudaşlık üzerine ifade edilmiş bir vatandaşlığa dayanır. Zaten Cumhur İttifakı'nın esasında ifade etmeye çalıştığımız buydu. Ama şimdi çıkmış bir yargı kararı ortaya, bu bahsettiğim vesayet çerçevesinde bunun vatanseverlik gibi sunulması mümkün değil." diye konuştu.

Çelik, hukuk dışı vatanseverlik, Anayasa'ya rağmen vatanseverlik olmayacağını belirterek, şöyle devam etti:

"Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası hukuk içerisinde korunur. Dolayısıyla yargı kararıyla milli kimlik kavga ettirilemez, bizim hassasiyetimiz bu. Biz bu çerçevede yaklaşıyoruz meseleye. Sayın Bozdağ gibi şimdiye kadar hayatı boyunca kimlikçilik yapmamış bir arkadaşımızın, Sayın Bahçeli'nin açıklamasında Kürt etnik kökenine vurgu yaparak etiketlenmesinin çok yanlış olduğunu düşünüyoruz. İnsanların etnik kökenine göre etiketlenmemesi lazım. Hepimiz bu milletin parçasıyız, hiçbirimiz yanımızda oturan insanın etnik kökeninin ne olduğunu merak etmemeliyiz.

Bekir Bozdağ kardeşimiz, Başbakan Yardımcısı, Adalet Bakanı olarak bu ülkeye büyük hizmetler vermiştir. Halen de büyük bir samimiyetle bu çalışmalarına devam etmektedir. Etnik kimliği yoluyla etiketlenerek onun suçlanması ya da 'Seni uyarıyoruz.' diyerek bir şekilde taciz edilmesi asla kabul etmeyeceğimiz bir yaklaşımdır. Milletimiz, bu siyasetçi arkadaşımızı takdir etmektedir ve ona bu bizi çok üzen, genel başkanımızı çok üzen, AK Parti'yi çok üzen bu ifadeler söylendiği zaman hepimizin gözünün önüne darbe girişiminin olduğu gece, Meclis kürsüsünden konuşan Bekir Bozdağ gelmiştir, 'Burada direneceğiz, burada gerekirse öleceğiz ama burayı terk etmeyeceğiz.' diyen bir arkadaşımızdır. Hangi etnik kimliğe sahip olursak olalım, bunlar memleketimizin zenginliğidir, bunlar kesrette vahdet ilkesi içerisinde ifade edilmesi gereken işlerdir. Hepimiz, büyük Türk milletinin eşit ve onurlu üyeleriyiz. Kimsenin etnik kökeniyle etiketlenmesi ve dışlanmasına gönlümüz razı değildir. "

- "Pazarlık türü yakıştırmaların yapılmasının gayriahlaki"

Cemal Kaşıkçı cinayeti hakkında yapılan soruşturmanın uzun sürdüğüne yönelik muhalefetin eleştirilerinin ve iddialarının hatırlatılması üzerine Çelik, Başsavcılık açıklama yapmadan olayın ayrıntılarıyla ilgili bilgi aktaramayacağını belirtti.

"Pazarlık" türü yakıştırmaların yapılmasının gayriahlaki olduğunu söyleyen Çelik, Türkiye'nin soruşturma dolayısıyla Batı basınında takdir edildiğini söyledi.

Ömer Çelik, bu olayın dünyada bir benzeri olmadığına dikkati çekerek şunları kaydetti:

"CNN'de, BBC'de onun kıyafetleri giydirilerek Konsolosluktan çıkarılmış bir kişinin görüntüleri vardı. Son derece hunharca planlanmış, örtbas edilmek için çok gayret sarf edilmiş bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Şimdi bu çerçevede baktığımızda bu çok komplike bir cinayet. Türkiye Cumhuriyeti güvenilir, muteber, emin bir devlettir. Her türlü iddiasının arkasına hukuki argüman, delil koymaya özen gösteren bir devlettir. Herkes spekülasyon yapabilir ama biz bu konuda spekülasyon yapamayız. Eğer mesele uzuyorsa ki uzadığını düşünmüyoruz, bu bizden kaynaklanmamıştır. Başkonsolosluğa girmemiz dahil, Suudi tarafın geciktirmelerinden kaynaklanmıştır."

- "Birbiriyle çelişen birçok açıklama yapılıyor"

Kaşıkçı cinayetine yönelik her gün Avrupa'dan ve diğer ülkelerden birbiriyle çelişen birçok açıklamanın yapıldığını anımsatan Çelik, birilerinin peşinen suçlamasına yönelik açıklamaların nereden geldiğinin görüldüğünü belirtti.

Çelik, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın olayın sonuçlarını açıklayacağını söyleyerek "Cemal Kaşıkçı'ya Allah rahmet eylesin. Arkadaşlarına, bütün basın camiasına başsağlığı diliyoruz. Hunharca bir cinayete kurban gitti. Fakat inşallah sonuçlar ortaya çıkacak, sorumlular cezalandırılacak ve bir daha kimsenin aklından böyle şeyler geçmeyecek." ifadesini kullandı.

(Bitti)






Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 136 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler