"28 Şubat bizim için adeta bir 'fetret' dönemiydi"

"28 Şubat bizim için adeta bir 'fetret' dönemiydi"

MÜSİAD Genel Başkanı Kaan:- "Bu dönem bizim için adeta bir 'fetret' dönemiydi. Has ile hamın ayrılması adına güzel bir sınav oldu. Bu dönemde MÜSİAD'ın gücünden faydalanmak için gelen birçok insanın MÜSİAD'ı terk etmesi, bizim öze dönmemizi ve tekrar yapı

İSTANBUL (AA) - ELİF FERHAN YEŞİLYURT - Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, 28 Şubat sürecine ilişkin, "Bu dönem bizim için adeta bir 'fetret' dönemiydi. Has ile hamın ayrılması adına güzel bir sınav oldu. Bu dönemde MÜSİAD’ın gücünden faydalanmak için gelen birçok insanın MÜSİAD’ı terk etmesi, bizim öze dönmemizi ve tekrar yapılanmamızı sağladı." dedi.

Kaan, 28 Şubat sürecine ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, yakın tarihe kara bir leke olarak geçen 28 Şubat postmodern darbesinin, MÜSİAD’ın tarihindeki önemli dönüm noktalarından biri olduğunu vurguladı.

Kaan, "Çünkü 28 Şubat, sadece dönemin hükümetine karşı yapılmış bir darbe değildi. Şanlı bir tarihe ve güçlü bir medeniyete sahip olan milletimizin, bütün kutsallarına, değerlerine, kısacası medeniyetine yapılmış, bizzat askerler tarafından organize edilen ve sivillerin eliyle gerçekleştirilen bir darbeydi. Çorbacıların dahi fişlendiği, ikna odalarıyla başörtülü öğrencilerimize psikolojik baskıların yapıldığı, üniversite kapılarında polis zoruyla başlarının açtırıldığı sıkıntılı süreçlerdi." diye konuştu.

Kamuoyunda "irtica geliyor" algısı oluşturularak ve büyük bir infial meydana getirilerek bankaların hortumlandığını, devletin ekonomisinin yerle bir edildiğini ve milletin sosyal ve manevi hayatına müdahale yapıldığını belirten Kaan, şöyle devam etti:

"28 Şubat postmodern darbesi, sadece dönemin Refahyol hükümetine karşı yapılmadı. Aynı zamanda Refah Partisi’nin temsil ettiği fikre, hızlı bir uyanışa ve yükselişe geçen inançlı ve geleneklerine bağlı iş dünyasına karşı da yapıldı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da geçmiş dönemlerde çok açık bir şekilde ifade ettiği gibi, 28 Şubat aslında MÜSİAD’a, MÜSİAD’ın temsil ettiği geleneklerine bağlı iş dünyasına, Anadolu iş alemine karşı yapılmıştı. MÜSİAD, hedef tahtasına konduğu ve kendisine her türlü zorlamanın yapıldığı bu dönemde dahi inandığı değerlerden asla taviz vermedi. Hak ve hakikat mücadelesinden bir an olsun ayrılmadı. Bu zorlu sürecin ülkemizi daha fazla hasara uğratmaması adına defalarca siyasilere giderek bu yapılanlara karşı çağrıda bulundu. Toplumu, bu yapılanların yanlış olduğu konusunda bilgilendirmeye çalıştı. Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın organizasyonuyla bu zulmün bitirilmesi için 'El ele'’ mitinginin organizasyonunda aktif rol aldı. Bu organizasyon Türkiye’nin bugüne kadar gördüğü en büyük hareketti. İmam hatiplerle, Kuran kurslarıyla, başörtü konularında dönemin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan’la, Milli Eğitim Bakanı ve diğer bakanlarla görüşmeler yaptı. Zulme karşı durduğu ve seçilmiş iktidarın yanında yer aldığı için defalarca DGM’lerde (Devlet Güvenlik Mahkemesi) yargılandı. Üyelerimiz üzerinde çeşitli baskılar uyguladı. Allah’ın izniyle 1997 yılının temmuz ayında o zaman açılan davaları kazandık."

Bu süreçte MÜSİAD olarak farklı bir faza girdiklerine işaret eden Kaan, "Bu dönem bizim için adeta bir 'fetret' dönemiydi. Has ile hamın ayrılması adına güzel bir sınav oldu. Bu dönemde MÜSİAD’ın gücünden faydalanmak için gelen birçok insanın MÜSİAD’ı terk etmesi, bizim öze dönmemizi ve tekrar yapılanmamızı sağladı. 2002 yılından sonra ise Allah’ın yardımı ve lütfuyla hızlı bir yükseliş sürecine girdik. 28 Şubat postmodern darbesi, toplumla onulmaz yaralar açan acı bir hatıra olarak hafızalarımıza kazındı. Allah o kara günleri bir daha milletimize yaşatmasın." ifadelerini kullandı.


- "O vesayetçilerin toplum vicdanındaki mahkumiyetleri bin yıldan fazla sürecek"


İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran da "Ben 28 Şubat'ı, bizlere değerlerimizi, inancımızı, hassasiyetlerimizi unutturmaya çalıştıkları bir dönemde uyanışın başladığı şafak olarak nitelendiriyorum. Toplumu yeniden dirilten, perdeleri kaldıran, bizi birbirimize kenetleyen bir dönüm noktası oldu." dedi.

Oran, o sürecin, sadece siyasi bir partiyi hedef almadığını, toplumun tüm mütedeyyin kesimi ile birlikte inanan, yükselen ve dik duruşunu her koşulda muhafaza eden iş dünyasını da hedef aldığını belirterek, şunları kaydetti:

"Soruşturmalara, vergi ve sigorta cezalarına, kara listelere karşı ciddi bir mücadele ortaya koyduk. Tabii, eğitim ve ibadet alanındaki baskılar, tesettür hürriyetine yönelik engeller, düşünce ve medyaya yönelik saldırılar da had safhadaydı. Baktığınızda, bunlar da ekonomiyi doğrudan etkiledi. En nihayetinde ticaret baskıların değil, hürriyetin olduğu noktada filizlenir ve serpilir. Ancak yılmadık, bir olduk, daha çok çalıştık ve zaman, bir turnusol kağıdı gibi haklıyla haksızı, zalimi ve mazlumu ortaya çıkardı. Bin yıl sürecek dedikleri o günleri tarihin karanlık sayfalarına gömdük. O vesayetçilerin toplum vicdanındaki mahkumiyetleri ise şüphesiz ki bin yıldan çok daha fazla sürecek."


- "Türkiye’nin onlarca yılı heba oldu"


Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ise Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği ekonomik atılımların tamamının, demokratik bir Türkiye altyapısı üzerine inşa edildiğini, artık askeri vesayetin tercihleriyle değil, halkın kararı ile yönetilen Türkiye'nin, bu dönüşümün meyvelerini büyüme, istihdam ve ihracat gibi alanlarda fazlasıyla topladığını söyledi.

Geçmişte yaşanan askeri darbelerin ülkenin ekonomik göstergeleri üzerinde acı reçetelere sebep olup Türkiye’nin ekonomik gelişmesini sekteye uğrattığını ifade eden Büyükekşi, şu görüşleri dile getirdi:

"1960 yılında halkın seçtiği iktidarın devrilmesi, 1971 yılında verilen muhtıra, 1980 yılına kadar yaşanan iç çatışmalar ve nihayetinde yapılan darbe, ülkemizin siyasi tarihinin kara lekeleri olarak tarihte yerlerini aldı. Türkiye üzerinde oynanan oyunlar ile iç siyasi ve demokratik düzenimizin bozulması, ekonomik atılım yapacağımız dönemlere ket vururken, Türkiye’nin onlarca yılı heba oldu. Nitekim 28 Şubat 1997 yılında yapılan postmodern darbe, ihracatımızın 1997-1999 yılları arasında 26 milyar dolar seviyelerinde patinaj yapmasına sebep oldu. Sadece ihracatla sınırlı olmamak üzere ekonominin her alanında derin etkileri hissedilen 28 Şubat süreci, ülkemizin 2000’li yıllarda ulaştığı başarılı performansa çok daha erken ulaşabilmesinin önünde önemli bir engel olarak tarih sayfalarında yerini aldı. Yaşanan süreç, ülkemizin kalkınması, ekonomik ve sosyal tüm alanlarda ihtiyaç duyulan reformların ertelenmesine yol açarken, dış ticaretten eğitime, yatırımlardan sağlığa kadar birçok mecrada olumsuz etkiler bıraktı."

Büyükekşi, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimini anımsatarak, "Son olarak da 15 Temmuz'da kirli eller tekrar devreye girmiş ve ülkemizin son yıllarda yaşadığı ekonomik atılıma karşı ülkemizin göz bebeği kurumu Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yer alan hainler eliyle darbe girişiminde bulunulmuştur. Ancak milletimizin engin feraseti ve Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ile oynanan oyun bozulmuştur. Ekonomimiz ise bu yaşanan olaylardan sonra kısa sürede toparlanmasını bildi ve 2017 yılında rekor bir büyüme seviyesine ulaştı. İhracatımız da geçmişte yaşanan darbelerden olumsuz anlamda etkilenirken, 15 Temmuz’dan sonra kaldığı yerden artış performansını sürdürdü ve içinde bulunduğumuz dönemde Cumhuriyet tarihimizin rekor seviyesine ulaştı." şeklinde konuştu.

Bugün gelinen noktada, artık ordunun siyasete değil, Türkiye'yi korumaya kendini adadığını aktaran Büyükekşi, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası içindeki hainlerden temizlenen ve terör örgütlerinin korkulu rüyası haline gelen Türk ordusunun, şanlı tarihine yakışır bir şekilde Türkiye'nin göz bebeği kurumu olarak varlığını sürdürdüğünü kaydetti.


- "28 Şubat Anadolu sermayesini 20 yıl geriye götürdü"


Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Hasan Ali Cesur, Türk demokrasi tarihinin utanç günü 28 Şubat postmodern darbesinin "soygunun, talanın zirvesi" olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Darbenin sözde gerekçeleri ile uygulamalarına bakıldığında, ekonomik olarak ülkemizin nasıl soyulduğunu görebiliriz. Sürecin bir gösterilen yüzü var, bir de gizlenen yüzü... Aslında her ikisi de bu ülkeye yapılan ihanetin büyük bir parçası... Gösterilen yüzü sözde irtica tehlikesi, gizlenen yüzü ise soygun... 28 Şubat sürecinde bu millet soyulmuştur. 28 Şubat sürecinde Anadolu sermayesi itibarsızlaştırılmış, haysiyetiyle oynanmış, tehdit edilmiş, 20 yıl geriye götürülmüştür. Hans ile ticaret yapan övülmüş, Abdullah’la ticaret yapan itibarsızlaştırılmıştır. Depremzedelere aş yardımında bulunan ASKON gibi milletine, devletine, maneviyatına düşkün kurum o gün kara listeye alınmış, irtica raporlarına girmiştir. Buradaki amaç, milletin içinden çıkan Anadolu sermayesinin önünü kesmek, büyümesini engellemek, yılgınlık vererek söküp atmak çabasıdır. Hamdolsun bu beyhude çırpınışlarına bugün en güzel cevaplar verilmekte, yerli ve milli Anadolu sermayesi her gün büyümeye devam etmektedir."


Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 99 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler