2020 Yılı Bütçesi TBMM Genel Kurulunda

2020 Yılı Bütçesi TBMM Genel Kurulunda

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan: - "Sandık bir an önce halkın önüne konulmalıdır. Erken genel seçim tüm siyaset kurumunun ve toplumun acil gündemi olmalıdır" - "Kayyum düzeniyle halka Anayasa'da tanınan seçme ve seçilme hakkı resmen ortadan kaldırılmış

TBMM (AA) - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Sandık bir an önce halkın önüne konulmalıdır. Erken genel seçim tüm siyaset kurumunun ve toplumun acil gündemi olmalıdır." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde söz alan Buldan, konuşmasına cezaevinde bulunan eski HDP milletvekilleri ve belediye başkanlarını selamlayarak başladı.

Meclisin kurulmasının üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen Cumhuriyet'in demokrasiyle buluşamadığını savunan Buldan, "Bu yüzdendir ki bir asırdır bu ülkede krizler hiç bitmiyor." ifadesini kullandı.

Toplumu adalet duygusu, barış, eşit yurttaşlık, özgürlük ve gerçek demokrasinin bir arada tutacağını dile getiren Buldan, "Bu değerler asla ayrıştırmaz, birleştirir. Asıl bunların olmadığı bir ortam ayrışmaya götürür. 1920 Meclisinde varlığı tanınan Kürtlerin bugünkü Mecliste konuştuğu Kürtçe, bilinmeyen dil olarak kayıtlara geçiriliyorsa işte kırılma burada yaşanır." diye konuştu.

Adaletin mumla aranır hale geldiğini ve bunun sorumlusunun hükümet olduğunu öne süren Buldan, şunları söyledi:

"Bürokratlara, mülki amirlere 'gerektiğinde hukuku, mevzuatı bir kenara bırakın' diyen bu iktidardır. 'Anayasa Mahkemesinin kararını tanımak, güvenmek zorunda değilim' diyen bu hükümetin bakanıdır. 'Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum' diyen bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Demirtaş'ın tahliyesi gündeme geldiğinde 'Bırakamayız' diyerek yargının yerine karar veren yine AKP Genel Başkanıdır. Kendisini parlamentonun iradesi üzerinde gören, seçilmişler üzerinde vesayet kurmaya çalışan bu iktidarın savcısıdır, hakimidir, polisidir. Şimdi hangi adaletten, hangi hukuk sisteminden söz edeceğiz?"

FETÖ'nün paralel devlet kurmaktan ve darbe girişiminden yargılandığını anımsatan Buldan, FETÖ döneminde yapılan hukuksuzlukların aynen devam ettiğini öne sürdü. Buldan, "2009-2012 arası cemaatin paralel devletinde 10 bin Kürt siyasetçi tutuklandı. 2015’ten bu yana ise gözaltına alınan HDP'li sayısı 15 bin dolayındadır. 5 bini tutukludur. Peki ne değişti? 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL rejimiyle Kürtlere, toplumsal muhalefete, demokrasi mücadelesi verenlere karşı yöneltilen hukuksuzluk düzeni, darbeyi aratmayan uygulamalar aynen devam ediyor." dedi.

- "Kayyum atamaları siyasi bir operasyondur"

Bazı HDP'li belediyelere yapılan kayyum görevlendirmelerine değinen Buldan, "Kayyum düzeniyle halka Anayasa'da tanınan seçme ve seçilme hakkı resmen ortadan kaldırılmıştır. Seçmen iradesi ve Anayasa yok hükmünde sayılmıştır. Kayyum sadece bizim belediyelerimiz için değil, tüm ülke sathına yayılmak istenen bir rejim biçimidir. Yerel demokrasiyi ortadan kaldıran, merkeziyetçi sistemi yerellerde de devreye koymak isteyen bir anlayışın varlığını herkes görmelidir." değerlendirmesinde bulundu.

Buldan, kayyum atamalarının siyasi bir operasyon olduğunu savunarak, "AKP, seçimle elde edemediğini kayyum zoruyla ele geçirmektedir. Kayyumların yolsuzluk suçu Sayıştay raporlarıyla sabittir. Yerellerde adeta yolsuzluk düzeni kurulmuştur. İlla teröre destek aranacaksa cemaate 'ne istediniz de vermedik' diyenlerde aranmalıdır." diye konuştu.

"Eş başkanlık sisteminin" eril, tekçi sisteme karşı geliştirilen alternatif bir model olduğunu belirten Buldan, bu sistemin tüm kadınların büyük bir kazanımı olarak Türkiye demokrasi tarihine geçtiğini ve bu sistemden asla vazgeçmeyeceklerini söyledi. Toplumun, Türkiye tarihinde hiçbir dönemde görülmemiş şekilde büyük bir yıkımla baş başa bırakıldığını savunan Buldan, iktidarın her seçimde halktan istediği yetkiyi aldığını ancak hiçbir sorunu çözmediğini ifade etti.

- "İktidarın inandırıcılığı kalmamıştır"

Pervin Buldan, bütçede, savunma harcamaları için 141,1 milyar lira ayrıldığına işaret ederek, "Halkın vergileri dağa taşa bomba olarak yağıyor. Türkiye halkının vergisi kuzey Suriye halklarının yerinden, yurdundan edilmesi için harcanıyor. Halkın vergisi ÖSO çetelerine maaş olarak gidiyor." dedi.

HDP'nin tüm seçimlerde demokratik bir seçenek yarattığını, bunda ısrarlı ve kararlı olduğunu dile getiren Buldan, bu nedenle hedef haline geldiklerini ve partililerinin gözaltına alınarak tutuklandığını söyledi.

İktidardan hiç kimsenin çözüm beklentisi olmadığını söyleyen Buldan, "Çünkü bu iktidarın bir inandırıcılığı kalmamıştır. AKP’nin siyasi hikayesi bitmiştir. Zaten AKP diye bir yapı da kalmamıştır. Kayyumcu saray yönetimi vardır. O da gidicidir. Kurulan cumhurbaşkanlığı kayyum sistemi siyasi iflasın eşiğindedir." görüşünü savundu.

Türkiye'nin bir yol ayrımında olduğunu ve yönetilemediğini ileri süren Buldan, çıkış yolunun halkın kendisi olduğunu belirtti.

Erken seçim çağrılarını yineleyen Buldan, "Sandık bir an önce halkın önüne konulmalıdır. Erken genel seçim tüm siyaset kurumunun ve toplumun acil gündemi olmalıdır. Yarın seçim olsa iktidarı kaybedecek bir yönetimin gelecek on yıllarımızı ipotek altına almasına izin vermeyelim." diye konuştu.

Buldan, toplumun yarısını oluşturan kadınların her alanda dışlandığı gibi bütçede de olmadığını belirterek, "Bütçelerin temel hedefi, kaynakların eşit dağılımı yoluyla toplumdaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmaktır. 2020 yılı bütçesi de öncekiler gibi eşitsizliği kaldırmıyor, artırıyor." dedi.

- "Kürt düşmanı PKK, PYD'dir"

Buldan'ın konuşmasının ardından söz alan AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, Sayıştay raporlarının kayyumlara değil, önceki dönemlerdeki uygulamalara ilişkin olduğunu söyledi. Buldan'ın konuşmasında "Kürt karşıtlığı", "Kürt düşmanlığı" gibi ifadeleri kullandığını anımsatan Bostancı, Meclisteki bütün siyasi partilerde Kürtlerin bulunduğunu belirtti.

Bostancı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kürt düşmanlığı yapan kim? Kürt düşmanlığını yapan, 1984'ten bu yana Kürtlerin ve Türklerin kanını döken bir terör örgütü var. PKK en çok Kürtlerin kanını döktü. Kürtlerin hakkına ve hukukuna ilişkin bir hassasiyetimiz varsa öncelikle bu terör örgütüne karşı bir tutum, tavır koymak, bunu kınamak, ayıplamak gerekirdi. PKK bunu niçin yaptı? PKK bunu etnik, kimlikçi bir siyaseti inşa etmek için, halkları birbiri aleyhine düşmanlığa körüklemek için yaptı. Eğer halkların kardeşliğinden, barışından, özgürlüğünden bahsediyorsak terör üzerinden yürütülen o kirli stratejiye, siyasete ve dökülen kana itiraz etmek gerekiyor. Edilmedi, buna göz yumuldu. Demek ki Kürt düşmanlığına göz yumulmuş. İkinci Kürt düşmanı kim? Kürt düşmanı PYD'dir. PYD, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kafasını vurdu. Kürtlerin hakkından ve hukukundan bahsedenler ağızlarını açıp oradaki Kürtlerin hakkına ve hukukuna ilişkin laf ettiler mi? Etmediler.

PYD, Suriye'nin kuzeyinde, bu Orta Doğu coğrafyasında Türkleri, Kürtleri, Arapları ve Acemleri birbirine düşürecek ve emperyal rüyalara alan açacak bir kirli stratejinin aracı olarak iş gören bir çete, terör örgütüydü. Kürtlerin hakkından, hukukundan, barışından bahsedelerin bu kirli siyasete itiraz etmeleri gerekirdi, etmediler. Bir Kürt düşmanlığı var. Kürt düşmanı PKK, PYD'dir. Buna itiraz edenlerin, bu kirli oyunlara da itiraz etmesi gerekir."

HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç ise Sayıştay raporlarının 2016 yılında atanan kayyumlara ilişkin hazırlandığını belirterek, "yolsuzluklar ve usulsüz harcamaların çok açık bir şekilde ortaya konulduğunu" savundu.

- "2020 Merkezi Yönetim Bütçesi bir yoksunluk bütçesidir"

Daha sonra HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli 2020 bütçesi üzerinde konuştu.

HDP'li belediyelere yönelik kayyum görevlendirmelerinin devam ettiğine işaret eden Temelli, "Şu ana kadar 27 belediyemize kayyum atanmış vaziyettedir. Kürt halkının seçimde ortaya koyduğu iradesini kim gasbediyorsa, Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını kim yok ediyorsa, sandık hukukunu ve adaletini kim yok sayıyorsa işte onlar aslında halka karşı saygısızlık, düşmanlık adımını atıyorlardır." dedi.

Temelli, 2020 bütçesinin "yoksunluk bütçesi" olduğunu savunarak, "Bu bütçeye baktığınızda ortak zenginliğimizden yoksun bırakılmışlığımızı, topyekun yoksulluğu görürsünüz. Bütçe olma vasfını yitirmiş bu metne baktığımızda demokrasi yoksunluğunu görürsünüz." ifadesini kullandı.

Temelli, 2020 bütçesinin yapısal ve tarihsel sorunların çözümüne katkı sunmak yerine sorunları büyüten, çözülemez kılan temel bir yaklaşımla hazırlandığını öne sürdü.

Türkiye'nin bir dış politikasının olmadığını ileri süren Temelli, "Türkiye'nin dış politikasının yoksunluğunu bugün Suriye meselesinde olanca çıplaklığıyla yaşıyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştiren Temelli, yönetememe krizinin bu sistem ile daha da derinleştiğini iddia etti.

"Doğa, kültür ve tarihi tanımazlığın had safhaya çıkarak, yağmaya dönüştüğünü" savunan Temelli, "Kazdağları'ndan Hasankeyf'e, Artvin'den Munzur'a kadar ormanlar, dağlar, akarsu yatakları, yer altı zenginlikleri, göller iktidarın ekonomik ve siyasal çıkarları doğrultusunda talan edilmektedir. Yağmalanacak doğal kaynak bırakılmamıştır." diye konuştu.

Termik santrallerin filitrelerine ilişkin düzenlemenin AK Parti milletvekillerinin oyları ile yasalaştığını ancak ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından veto edildiğini anımsatan Temelli, "Oylamada kanun teklifine 'evet' verenlerin hepsi alkış kıyamet ile vetoyu destekledi. Kara mizah desen değil, komedi hiç değil; bu olsa olsa trajedidir. Türkiye halklarının ve kurumlarının yönetilemediği gerçeğinin son trajik öyküsü bu termik santral vakasıdır." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin özgürlüklere karşı inşa edilmiş bir sistem olduğunu ileri süren Temelli, "Bu sistem özgür olmayan bir Türkiye'yi yaratırken 'Allah'ın lütfu' diyerek KHK'lere sarıldı. Bu kararnameler, darbenin siyasi ayağını korumak ve saray rejimine muhalif olan herkesi susturmak için kullanıldı." ifadelerini kullandı.

Suriye krizinin tek çözüm yolunun siyasi diyalog ve müzakereden geçtiğini savunan Temelli, "Suriye'de nasıl bir çözüm gelişeceğinin kararını oranın halkları vermelidir. Emperyalistler ve tekçi, mezhepçi bölge devletleri bu çözüme saygı duymak zorundadır." diye konuştu.

Bazı HDP'li belediyelere kayyum görevlendirmelerine tepki gösteren Temelli, şöyle devam etti:

"Kayyum atamaları, kurmaya çalıştığı yeni rejimi yerelde perçinlemek isteyen AKP iktidarının Türkiye'nin genelinde yürürlüğe koymak istediği totaliter rejimin en belirgin göstergedir. Kayyum atamaları bir idari ve hukuki işlem değil, ideolojik bir yönelim, iktidar tekniği, yönetim anlayışı ve totaliter bir rejim dayatmasıdır. Kayyumların atanmasıyla halkın iradesine el konulmak istenmiş, demokrasinin temel ilkesi olan seçme, seçilme hakkı askıya alınmıştır."

Ekonomik krizin derinleştiğini söyleyen Temelli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin "veba salgını" olduğunu savundu. Temelli, "Kurumları yönetemeyen bu anlayış, vebasını ekonomik kriz olarak her birimize sıçratmıştır." dedi.

Erken seçim taleplerini yineleyen Temelli, "Bu parlamento kendisini inkar etmek istemiyorsa ve iradesine sahip çıkmak istiyorsa bir an önce Türkiye halklarının önündeki en büyük engel olan bu iktidar anlayışını, halkın huzuruna götürmelidir." dedi.


Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 133 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler